06 Şubat 2023 tarihinde ülkemizde meydana gelen ve birçok ilimizi etkileyen deprem felaketi hepimizi derin bir üzüntü içine sokmuş ve ülkemiz insanlarını yas içinde bırakmıştır. Yaşamını yitiren insanların ailelerine, sevdiklerine başsağlığı, sabır; yaralılara acil şifa diliyorum. Hepimize büyük geçmiş olsun.
Yaşadığımız bütün bu olumsuz belirtilerimiz anormal mi? Biz hasta mı olduk? Yasanılan ani, büyük ve beklenmedik bu deprem felaketi ile ağır bir travma yaşadık. Dışardaki bu ağır depremler içimizdede nice depremler yarattı. Özellikle depremi bizzat yaşayan depremzedeler ki onlar bu travmayı en ağır yaşayan grup olarak başta olmak üzere, onların yakınları ve depremin kötü sonuçlarını, hikayelerini dinleyen, izleyen bizlerde travma yaşadık. Çünkü travma sadece olayı yaşayanların degil, bu yaşananları gören/duyan kişilerin de yaşadığı bir şeydir. Biz buna dolaylı travma diyoruz. Yaşadığımız tüm olumsuz belirtiler anormal bir duruma verilen normal tepkilerdir. Özellikle ilk iki ay insani olarak bu kadar ağır travmatik süreçlerden etkilenmiş olmamız ve bir çok olumsuz belirtiyi yaşıyor olmamız çok normal.
Psikolojik ilk yardım nedir? Neler yapılır?: Psikolojik ilk yardim sürecinde kişinin her türlü temel ihtiyaçlarının giderilmesi söz konusudur(ör: bir yerde barınabilmesi, karnının doyurulması, dinlenmesinin sağlanması, üşümüşse ısınmasının sağlanması, kayıp yakınlarının araştırılması, yakınları ile bir araya getirmek ya da ihtiyacı her ne varsa onunla ilgilendiğinizi ve destek için yanında olacağınızı ona hissettirecek şeyler). Dolayisiyla bu süreci sadece ruh sağlığı uzmanları değil herkes yürütebilir. Çünkü bu aşamada yapılan şey terapi ya da psikolojik danışmanlık degildir. Bu süreç insani temel destek sürecidir.
Depremdeki o ağır acılar, yaralanmalar, ölümler... İnsanlar ruhsal olarak neler yaşadı?
Ağır korku-kaygı durumlarında insan 3 türlü tepki verir. Ya kaçar, ya saldırır ya da donar kalır. Bu mekanizmayı kişi oturup planlamaz ve bu spontan, otomatik bir şekilde yani refleks gibi ortaya çıkar. Bazen haberlerde şiddetli olmayan bir depremde bile örneğin balkondan atladığı için yaralanlar olduğunu duyarız. Diğer tepki aslında bizim olmasını pek tercih etmeyeceğimiz tepkidir; donup kalmak, hiçbir şey yapamamak.
Travmayı yaşayan kişide korteks devreden çıkar. Bu ne demek; düşünme, algılama, dil fonksiyonları devreden çıkar ve ilkel beyin devrede olur. Kişiler çok temel şeyleri bile algılayamayabilir ya da ifade edemeyebilir. Örneklerini gördük. Çocuğu kucağında ölmüş ve farkında değil oraya buraya koşuşturarak onu bir yerlere götürmeye çalışıyor. Yıkılmak üzere olan bir binanın önünde durup öyle donuk donuk bakıyor mesela. İşte psikolojik ilk yardım, o kişiyi panikletmeden, o riskli alandan daha güvenli bir alana ulaştırmak, dinlenmesini ve biraz daha sakinleşmesine yardımcı olmaktır.
Depremin daha sonraki psikolojik etkileri nelerdir? İlk anda yaşanan bu tür şeylerden sonra ilk saatlerden itibaren bir çok olumsuz duygu ve belirtiler oluşur. Korku, endişe, panik, öfke, suçluluk, utanç, çaresizlik, üzüntü, keder ve umutsuzluk vb. Ya da hiçbir şey hissetmeden “donup kalma”. Bazı kişilerde ruh sağlığını korumak amaçlı bir savunma mekanizması olarak inkar yaşanabilir. Ayrıca yaşamdan kopmuş gibi hissetme anlamsızlık, hiçlik gibi duygular olabilir. Yaşadıkları ya da gördükleri gözünün önünden gitmeyebilir. Her an tekrar deprem olacakmış gibi hissedilebilir. Hafızada problemler olabilir. Uyku, yeme düzeni ve iştah bozulabilir. Olayı yaşayanlar olayla ilgili tekrar tekrar konuşma ihtiyacı duyabilir. Ya da içine kapanıp hiç konuşmadan sadece düşüncelere dalıp gidebilir. Çeşitli bedensel şikayetler de olabilir(Ör; çarpıntı, ağrı vb).
Kişiler travma sonrası genellikle yaşadıklarını baştan sona bir bütün olarak anlatamazlar. Parca parca, kopuk kopuktur. Beyin, hiç beklenmedik kişiyi/yaşamını tehdit eden bu şeyi sağlıklı bir şekilde işlemleyip tamamlayamadığı için defalarca akla gelen görüntüler/sesler/kokular ile bunu tanımlamaya çalışır. Kişinin gözünün önüne gelen sürekli ayni görüntüler yada sesler ki biz bunlara Flashback diyoruz, her hangi bir hatırlatıcı/tetikleyici bir durum karşısında tekrar o travmanın yaşandığı anın içindeymiş ya da yeniden yaşıyormuş gibi hissetme ile gerçek andan kopuşlar yani dissosiyasyonlar önemli belirtilerdendir. Dissosiyasyonu kişinin yaşanan ağır olayla başa çıkamaması nedeniyle, ruhsal olarak hayatta kalabilmesi icin şarteri kapatması gibi de tarif edebiliriz. Kişi o sırada o anda değildir. Kendinden andan kopuktur.
Yaşamı tehdit eden bu ağır olay/durum karşısında, ortalama iki ay kadar bu belirtiler değişik oranlarda yaşanır.Bu süreçte beyin yaşanan bu beklenmedik tehdit edici olayı sağlıklı bir şekilde işlemlemeye çalışır. Aynı olaya herkes aynı tepkiyi göstermez. Bazı insanlar hemen tepki gösterir, bazılarının tepkisi ise aylar, hatta yıllar sonra, gecikmeli olarak ortaya çıkabilir. Bazı kişilerde çok yoğun taşkın şekilde seyreden duygulanımlar olabilirken, bazı kişilerde düşüncelilik, donukluk ,kopukluk hali görülür.Genellikle ilk iki aylık süreç içinde tepkiler zaman içinde değişir. Kişiler yavaş yavaş yaşamın akışına/rutinine girebilmeye başlarlar. Yaşamdaki kayıplarımızdan sonra da böyledir. Yas aşamasının ardından bir süre sonra acımıza rağmen eski yaşamımızı sürdürebilmeye başlarız.
Peki nasıl toparlanıp iyileşeceğiz? Yas tepkisi beş aşamadan oluşur. İnkâr, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme. Bu aşamalar yas tutan herkes için geçerlidir. Normalde bu aşamalar yaşanır ve bir zaman sonra kişi normal yaşamını sürdürmeye başlar. Ancak her birimiz bu aşamaları farklı yaşayabiliriz. Burada psikolojik dayanıklılık kavramını sizlere açmak isterim. Aynı olayı yaşayan iki insandan birisi normal hayata dönerken, diğeri psikolojik rahatsızlık yaşayabilir. Bu da kişinin yapısına, bağlanma biçimlerine vb. faktörlere bağlı olduğu düşünülen psikolojik dayanıklılığa bağlı. Bu nedenle binlerce bu ağır travmayı yaşayanlardan çoğu yaşam içinde bir şekilde var olup, sağlıklı bir şekilde travmanın kendilerini büyütmesi ve olgunlaştırmasıyla kendiliklerinden toparlanacaklar. Ama daha az oranda bazı kişiler ise ne yazık ki toparlanamayacak. Yaklaşık iki ay geçmiş olmasına rağmen belirtileri belirgin devam edenlerde “Depresyon”, Kaygı/Korku Bozuklukları” ya da Travma Sonrası Stres Bozukluğu” gibi psikolojik rahatsızlıklardan biri oluşmuş olacak. Böyle bir durumdaki kisinin mutlaka bir tedavi görmesi gerekecektir. İşte deprem bölgesinde ruh sağlığı uzmanlarının yaklaşık bir buçuk, iki yıl boyunca çalışacakları kitle bu kişilerden oluşacaktır.
Kimlerin iyileşmesi daha riskli?
Daha önceden ağır travma geçirmiş olup travması tetiklenenler, ağır kayıpları olanlar, sosyal destek bulamayanlar, ilk iki ayda daha çok içe dönük, donuk olup duygu ve düşüncelerini ortaya koyamayanlar ile bu süreçte abartılı ağlamalar, öfke belirtileri gibi sürekli yoğun taşkın tepkiler verenler biraz daha riskli gruptalar.
Travmatik sonuçlar açısından travmanın çeşitleri arasında fark var mı?
Travmaları insan eliyle yapılan ve doğal yolla olan travmalar olarak ikiye ayırırsak, insan eliyle bilerek ve amaçlı oluşturulan travmalardaki iyileşmeler doğal felaketlere oranla daha güç olabilmektedir. Örnegin; iskence, taciz vb.
Depremde yakınlarını kaybeden çocuklara ölüm nasıl anlatılmalı?
Ölüm haberi çocuğa, tanıdığı, bildiği, sevdiği, güvende hissettiği bir yakını tarafından verilmelidir. Bir uzman tarafından değil. Cocuğa durumu saklamadan somut yalın anlatımla sadece öldü demek gerekli. 'Gökyüzüne uçtu, melek oldu gitti' denilmemeli. Sonra uzun yıllar gökyüzünde gideni arayan ve bir gün dönecek diye bekleyen çocuklar olabiliyor. ‘Metin olmalısın’ 'Ağlamamalısın, sen ağlarsan o da üzülür’, ‘Allah babanı sevdiği için yanına aldı’, ‘Artık kardeşlerine sen sahip çıkacaksın’ gibi taşıyamayacağı sorumlulukları omzuna yüklemeyin. Küçük çocuklarda ölüm olayının çocuğun o kişiye yönelik herhangi bir kızgınlığıyla ya da öfkesiyle ile ilişkili olmadığını özellikle vurgulayın. Bazen öyle olduğunu zannedebilirler. Küçük çocuklar ölümle ilgili duygularını anlaşılması zor, farklı davranışlarla ve oyunlarıyla belli ederler. Çok küçük çocuklar bile ifade edememelerine rağmen derin bir yas duygusu yaşarlar. Okul öncesi yaştaki çocuklar ölümü genellikle geçici bir durum sanırlar. Ölenin geri gelmesinin mümkün olduğuna inanırlar. Yaşları 5 ila 9 arasında olan çocuklar, ölümü yetişkinler gibi algılamaya daha hazırdırlar ama kendilerinin veya yakınlarının ölebileceğine inanmazlar.
Küçük çocuklar anne ya da babasının ölümünden sonra kendisine kimin bakacağını merak eder, endişe duyabilirler. Sevdiği diğer insanları da kaybedeceğini düşündüğü için yoğun bir korku içinde olabilirler ve bakacak kişiye daha çok yapışabilirler. Sorularına yanıt verilse bile tekrar tekrar sorabilir. Her seferinde sabırla yanıtlamak, kimsenin kendisini bırakmayacağına, onu sevip bakacağına inanabilmesi için, şefkat ve ilgi göstermek, onun sevgisini göstermesine izin vermek önemlidir. Küçük çocuklarda ölüm olayının çocuğun o kişiye yönelik herhangi bir kızgınlığıyla ya da öfkesiyle ile ilişkili olmadığı özellikle vurgulanmalı..
Yanında ağlamak üzülmek ve sonra sakinleşmek çocuğa iyi bir modeldir. Abartılı bağırış çağırışların olduğu ya da hiç bir tepkinin verilmediği ilişkilerin yanında olması cocuk için iyi değildir. Cenaze töreninin ne olduğu ve neden yapıldığını çocuğa açıklamak fakat katılması için ısrar etmemek. Çocuk katılım konusunda çok ısrarcı olursa katılmasını sağlamak ama uzaktan töreni izleyebileceği bir yerde durmasını sağlamak. Mezara gömülüşü, yoğun ağlama ve bağırışları yaşatmak çok sağlıklı olmaz. Korku içinde olan bir çocuğu cenaze törenine gitmesi için zorlamamak gerekir.
Yas sürecinde çocuk güven duygusunu yitirdiği için öfkelenebilir, kızabilir ve saldırganlaşabilir. Bunlar normaldir. Bu öfke onun itiş-kakışmalı oyunlarında, kâbuslarında, gergin ve sinirli davranışlarında kendini gösterebilir. Çocuğun öfkesini, ailenin sağ kalan bireylerine yöneltmesi epey sık görülür. Gerileme olabilir ve daha küçük bir çocukmuş gibi davranabilir.
Ölümün ardından olabildiğince kısa bir sürede çocukların okullarına ve gündelik rutinlerine dönmelerini sağlamak onlara iyi gelecektir.
İyileşmek/toparlanabilmek için destekleyici neler yapılabilir?
1. Aile, arkadaş, komşu gibi sosyal destek verebilecek kişilerle teması güçlendirmek,
2. Çalışanların iş hayatına, öğrencilerin okula başlamaları,
3. Günlük düzene, rutinlere geri dönmek,
4. Haber takibinde gerektiği kadar bilgilenmek, kendini sürekli şiddetli travmatik görsellere maruz bırakmamak,
5. Yaşlıları ve ev kadınlarını yeni ilgi ve uğraşı alanları bulmaları için teşvik etmek,
6. Yasın kişiden kişiye değişebilen bir süreç olduğunu bilmek, bireysel farklılıkları kabullenmek,
7. Hobileriyle uğraşmak,
8. Sanatsal faaliyetlere yönelmek,
9. Dayanışma/yardımlaşma faaliyetlerinde bulunmak,
10. Günlük tutmak, yazmak,
11. Bu olayı yaşayan herkes benzer şeyler hissetmektedir. Kendine karşı sabırlı ve anlayışlı olmak.
12. Yapıcı bazı faaliyetlerde bulunmak. Başkalarına yardımcı olmak, elden geldiği kadar hayatınızı düzene koymaya çalışmak.
13. Çocuklarla daha fazla zaman geçirmek. Olaydan hemen sonraki günlerde kendi çocuğunuz ya da anne babasını kaybetmiş yakınınız sizden ayrılmak istemeyebilir ya d her fırsatta sizinle konuşmak isteyebilir. Bunlara göz yumup, şefkatli davranmak,
14. Unutmak ya da rahatlamak için alkol ve/veya uyuşturucu madde kullanımına yönelmemek,
15. Daha büyük çocuklarınızın sizinle ayrıntılı konuşmalarına izin vermek, duygu ve düşüncelerini ifade etmeleri için onları yüreklendirmek, sık sık onları sevdiğinizi, korkularını ve kaygılarını anladığınızı göstermek.
16. Travma ile ortaya çıkabilecek ruhsal bozukluklar (depresyon, kaygı bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu, intihar düşünceleri ve girişimleri gibi) konusunda dikkatli olmak ve ihtiyacı olan kişiyi uzmana yönlendirmek.