„BİZE“ feda edilmiş „BENLER’’

Kırkına, ellisine gelmiş ama ne istediğini , neyi tercih edeceğini, ne düşündüğünü ya da ne hissettiğini bilemeyen ama hep beraber yaşamayı, idare etmeyi, uyumlu olmayı hatta susmayı ya da „mis“ gibi yapmayı çok iyi öğrenmiş o kadar çok danışanım var ki!...

Kültürümüzde „Biz olmak“ kavramını çok iyi öğreniyoruz. Kalabalıkta ya da diğerleriyle, özellikle aile büyükleriyle sinir koymadan uyumlu bir şekilde yaşamayı, birlikte hareket edebilmeyi, idare edebilmeyi, saygı adi altındakendi duygu ve düşüncesinden bahse(de)/(t)meden susmayı vb. yasayarak.

Hatta kültürümüzde bolca da takdir edilir bu durum. Örneğin; „hanim hanımcık“, yada „maşallah çok beyefendi“ gibi cümlelerle.

„Biz“ olabilmek değerli bir şeydir. Ancak sağlıklı bir „ben“ oluşmadan sağlıklı bir „Biz“ oluşamaz. Yani „Ben“ leri yok etmeden, onları ilişkilerimizde ortaya koyarak „Biz“ olabilmektir sağlıklı olan.

Genellikle bizim kültürümüzde oluşan şey; diğerlerinin beklentilerine, yönlendirmelerine, mecbur tutmalarına göre uyumlanan bir „Ben“ dir ki, bu da gerçek ve sağlıklı bir „Ben“ değildir. Çünkü burada söz konusu olan diğerlerinin arzularını yerine getirmektir. Yani kişi kendi ihtiyaçlarına, düşüncelerine göre değil de, ya da kendi süzgecinden geçirip karar verdiklerine göre değil de, genelde ötekilerinin beklentilerine göre davranmaktadır. Yani BIZ OLMA “ya feda edilmiş „BEN“lerle yaşanan bir hayat. Kendisine uzak- yabancılaşmış ya da daha en başından beri kendini pek tanımayan insanlar. Genelde de 40 yas sonrası bir sorgulama baslar; Kimim ben?

Zülfiye Kaya
Uzm. Dan. Psikolog
Kognitif ve Davranış Terapisti